odada yalnızdım, bourbondan içerken yüzümü ekşittiğimi kimse görmüyordu. ayrıca bir centilmendim, ve yalnızken bile osurmuyordum artık. kafamdaki eski hatıraları her içkiyi dikişimde biraz daha hatırlayamadım, unutmuyordum sadece hatırlamakta problemim vardı. doğum günüm kutlanmıştı. doğuşum tescillenmişti. annem bana bakıp gülümsedi. epilepsi nöbeti geçiren bir hasta gibi sinek duvara sürekli çarpıyordu ve sonunda dikkatimi çekmeyi başardı. uyandım. kafamda taş ve sopalarla oynanan bir dünya savaşı vardı, bilmiyordum kaçıncısıydı. sevdiğim hareketlerden birisini yaptım. yavaş yavaş tuvalete yürüyüp, aynaya baktım, üzerim çıplaktı. gözlerim kızarmıştı. dün içmiş miydim? yüzümü yıkadım hala sersemdim, beynimin küçük bir yüzölçümünde (belki andorraydı) bir hareketlenme oldu ve ilkokuldaki arkadaşlarımdan birisini hatırladım. google'da arattım onu, bir firmanın kurye eleman alımı sınavına girmişti. listede adı vardı ve hala hayattaydı. gülümsedim. ilkokuldaki bütün arkadaşlarımı hatırlıyordum, kendime kızıyordum. unutmam gerekiyordu onları, hiçbiriyle görüşmüyordum. harddiskimde fuzuli yer işgal ediyorlardı. sıra düzenleri bile aklımdaydı. bütün babalar birinci gibi bir şeydi belki de ama ilkokul öğretmenim en çok beni seviyordu. farklı olduğumu biliyordu. çünkü öyleydim. bunu söylemezdi ama içten içe onun favorisiydim. bütün babalar da ilkokulda birinciydi. daha fazla aziz nesin okumalıydım.
http://en.wikipedia.org/wiki/anil_sakarya o kadar uyumsuz duruyordu ki kalıcı olamayacağımı tek bir bakışta anlıyordum sanki. ama her zaman bir backup planım vardı. yoksa? ııh. orta isim şarttı. bir çocuğa verilen ikinci bir şans, ikinci bir hayattı orta isim. neden bir ikinci ismim yoktu ki? iki kimliğe bürünebilirdim. jekyll hyde sakarya. olmuyordu ama her zaman farklı bir isim kullanabilirdim zaten, engelleyen bir şey yoktu.
arkadaş sözcüğünü ise tekrar sorguluyordum. ama bu sefer etimolojik olarak değil. ali'nin dediği gibi aslında çok basitti bu. arkadaşlık, birisini gideceği otobüs durağına kadar eşlik etmekti. bunu çok düşündüm, ve az kişinin vakıf olduğu bir vasıf olduğuna karar verdim. ben de kolay kolay yapmazdım. zaten iyi bir arkadaştan çoğunlukta uzaktım. haklı gerekçelerim de vardı. ilk 6'ya girebilmek önemli değildi. başka bir şeydi nazlı.
içip sıçacağım yerim evime yakın olması ayrı bir mutluluk. hele ki herkesin evine yakınsa o yer, ekstra bir statüko sebebi kaldığın yerde. sanki istanbulda sadece 3 yerde içiliyordu bazen ve insanlar hep oralara akın ediyordu, ah yerleşik bir pub kültürü olsaydı memleketimde. iki hava almaya çıkıp iki bira atıp dönebilseydim.
yapacağım iş konusunda tekrar soru işaretleri yaşıyorum. ama türkiye'de kalamam. çünkü yalnızlık bana göre.
her gün saçımdaki beyazları sayıyorum.
ve her paragrafı birbirine bağlayan bir son yazı. hadi oradan. her yazı karın acıkmasıyla biter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder